TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Yetim Vakfı tarafından Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla İstanbul’da düzenlenen “Yetim ve Kimsesiz Çocuklar Sempozyumu”na katıldı.
İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Mavi Salon’da gerçekleştirilen programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, sempozyumun önemine atıfta bulunarak, şöyle konuştu:
“Yüce Rabbimiz ilk indirdiği surelerden birisi olan Ma’un Suresi’nde buyuruyor ki; ‘Gördün mü dini yalanlayanı? O yetimi iter kakar.’ ne kadar manidar. Yani dini yalanlayanların ilk özelliği yetimi itip kakması. O dönemde yetimlere yönelik insanlığın bakış açısını düzeltmek için merhamet ve şefkat Peygamberi, yetimlerin babası Allah Resulü Efendimiz (s.a.s.) ne mücadeleler verdi. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmekten çekinmeyen, yetimleri pazarlarda satan bir anlayış hakimdi. Yani bir kişiye kız çocuğu haberi verildiği zaman günlerce dışarı çıkamaz, yüzü adeta utançtan simsiyah kesilirdi. Kadın, anne, yetim bütün bunlar adeta Peygamber Efendimizi bekliyordu, Kur’an’ı bekliyordu.”
“Peygamber Efendimiz her yerde yetimin hakkını savundu”
Başkan Erbaş, Peygamber Efendimizin insanların yaşadığı problemleri çözmek için çok çalıştığını ve o problemlerden birisinin de yetim hakkını savunmak olduğunu dile getirerek, “Yetimleri muhafaza etmek, onlara sahip çıkmak, yetimlerin babası unvanını işte bu mücadele sonunda almıştı. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de; ‘Sana yetimleri de sorarlar. De ki: Onların durumlarını iyileştirmek hayırlı bir iştir. Onlarla içli dışlı olursanız zaten onlar sizin kardeşlerinizdir.’ diye buyurarak, Rabbimiz yetimleri tanıttı. Allah Resulü Efendimiz de her yerde onların hakkını savundu.” dedi.
Yetimlere sahip çıkma noktasında en büyük örneğin Peygamber Efendimiz (s.a.s.) olduğunu belirterek, “Kimin evinde yetim varsa işte o ev bereketli bir evdir, en hayırlı ev o evdir. Cennette yetime bakan kişiyle şöyleyiz.” hadis-i şerifini hatırlatan Başkan Erbaş, işaret parmağı ve orta parmağını yan yana getirdi.
“İslam, insanlar arasındaki dengeyi muhafaza etmek için gönderilmiştir”
Başkan Erbaş, Peygamber Efendimiz dönemine göre dünyanın yetime sahip çıkmaya daha fazla muhtaç olduğuna dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:
“Bugün 2 bin kişinin geliri 4 milyar kişinin gelirinden daha fazla. Üstat Necip Fazıl diyordu ya; ‘Bir kişiye 9 kap, 9 kişiye bir kap.’ Şimdi Üstat bugünleri görse o sözünü değiştirir ve derdi ki; ‘Bir kişiye 900 bin kap, 9 milyon kişiye bir kap.’ derdi. İşte böyle bir dünyayı yaşıyoruz. Gelir dağılımındaki dengenin bozulduğu, her 3,5 saniyede bir insanın açlıktan her 3,5 saniyede bir insanın da tokluktan öldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Onun için biz İslam’a denge dini diyoruz. İslam denge dini, insanlar arasındaki dengeyi muhafaza etmek için gönderilmiş dindir.”
Allah’ın insanlara verdiği en büyük nimetin İslam olduğunu belirten Başkan Erbaş, “İlk inen surelerden birisinde yetimden bahsediliyorsa burada bir hikmet vardır. O zaman İslam’ın yetimler konusundaki ilkelerini bütün insanlığa tanıtmamız lazım.” ifadelerini kullandı.
TBMM Başkanı Şentop: “Üzüntü verici anlamlar içeren kavramlara İslam’da güzel anlamlar veriliyor”
TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise, Arapça bir kelime olan yetimin sözlükte “yalnız olmak, tek başına kalmak” anlamına geldiğini aktararak, üzücü içeriği itibarıyla üzüntü verici anlamlar içeren kavramlara İslam’da güzel anlamlar verildiğini dile getirdi.
Peygamber Efendimizin de (s.a.s.) yetim olduğunu hatırlatan Şentop, şunları söyledi:
“Yetimlik bizatihi kötü bir şey değildir. Tam tersine işte Peygamber Efendimizin şahsında görüldüğü üzere yetimlik bazen de insanı özel hale getiren bir süreç için lüzumlu bir husustur. Peygamber Efendimizin hayatında bir baba yok. Çünkü onun özel olarak yetişmesi, herhangi bir tesir etki altında kalmadan yetişmesi murat edilmiştir. Bu bakımdan bu kelimenin güzel bir kelime olduğunu, bilhassa Peygamber Efendimizin yetim olması hasebiyle de daha da güzelleşen bir kelime olduğunu ifade etmek lazım.”
“Kur’an, 22 ayette yetimlerle ilgili büyük bir hassasiyeti önermiştir”
Şentop, toplumlar sağlam temelleri olan ahlaki ilkeler ve onlara dayanan kurumsal yapılarla organize edilmemişse bunun ilk yansımalarının yaşlılar, fakirler, kadınlar ve yetimler gibi zayıf toplum kesimleri üzerindeki uygulamalarda ortaya çıktığını, sadece güçten, müeyyideden, zor kullanımından anlayan, insani ve vicdani değerleri zayıflamış ya da körelmiş kişiler veya toplulukların maddi ve fiziki bakımdan zayıf toplum kesimlerine haksız davranışlar, zulümler sergilemeye başladığını anlattı.
İnsanlık tarihinin kötü model olarak soyut bir örneğe dönüştüğü Cahiliye Dönemi’nin bu bakımdan önemli olduğuna, bu dönemde yaşlılar, kadınlar ve yetimlerin kötü uygulamalara maruz kaldıklarına işaret eden Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu sebeple Kur’an, 22 ayette yetimlerle ilgili meselelere farklı bağlamlarda, farklı açılardan değinmiş ve yetimlerle ilgili büyük bir hassasiyeti önermiştir bize, insanlara. Allah’a iman ve ibadetle beraber yetimlere iyi davranmanın anılması, yine yetimlerin itilip kakılması ve onlara karşı ilgisiz davranılmasının kınanması, müminlerin yetimleri doyurmaya, onları mali yönden desteklemeye teşvik edilmesi, yine Medine döneminde devlet gelirlerinden hazineden ganimet ve fey için yetimlere bir hak ayrılması, ayrı bir kalem tahsis edilmesi, yetimlerin mallarının en güzel şekilde korunması, büyüdüklerinde mallarının geciktirilmeden kendilerine teslim edilmesi çok temel esaslar olarak Kur'an'da vurgulu bir şekilde ifade edilmektedir.”
Şentop, anne ve babanın yerini tutmasa da en yakından başlamak üzere dünya üzerindeki bütün yetimlerle ilgilenmeye çalışmanın herkesin vazifesi olduğunu belirtti.
Göçler, savaşlar ya da doğal ölümler sonucu ebeveynlerini kaybeden çocukların, toplumun ortak evladı olduğunu söyleyen Şentop, ancak yine bu bilinçle hukuki koruma ve uluslararası sözleşmelerin de elzem olduğunu ifade etti.
Programa, İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Safi Arpaguş da katıldı