AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
MKYK toplantısında ana gündemlerinin iç, dış ve siyasi gelişmelerin yanı sıra sosyal politikalar olduğunu belirten Çelik, toplantıda büyük oranda ekonomi ile ilgili sunumlar ve değerlendirmelerin kapsamlı şekilde ele alındığını bildirdi.
Çelik, terörle mücadele konusunda bölgede yaşanan son gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirterek, "Bazı ülkelerin yeni bütçelerinde, bazı savunma bütçesi adı altında terör örgütlerine ayrılan payları dikkatli bir şekilde takip ediyoruz." dedi.
Ermenistan ile ilişkiler
Türkiye-Ermenistan ilişkilerine değinen Çelik, "bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iradesinin AK Parti döneminde çok net bir şekilde ortaya çıktığını" söyledi. Çelik, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımızın burada ortaya koyduğu birkaç tane prensip vardı, bir tanesi böyle bir normalleşme sürecine muhakkak surette Azerbaycan'ın olumlu bakması. İkincisi büyük bir özgüvenle Cumhurbaşkanımız arşivlerin açılmasını, konunun siyasetçilerin ve parlamentoların gündemi olmamasını, tarihçilerin bu konuda bir çalışma yapmasını ve neticeye de herkesin saygıyla yaklaşmasını ifade etmişti. Ermenistan tarafı şimdiye kadar Türkiye'nin özgüvenli ortaya koyduğu Cumhurbaşkanımızın açık bir şekilde ifade ettiği bu arşivlerin açılması meselesine hiçbir şekilde yaklaşmadı."
Ermenistan ile Türkiye arasında yıllar önce karşılıklı olarak adımların atılacağı bir protokolün imzalandığını ancak Ermenistan Anayasa Mahkemesinin anayasaya aykırı bulması sebebiyle protokolün ortadan kalktığını hatırlatan Çelik, şu değerlendirmede bulundu:
"Şimdi ikinci Karabağ savaşıyla işgalin sona ermesinden sonra hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev bir vizyon ortaya koydular, bütün Güney Kafkasya'da barışı sağlayacak, bütün Güney Kafkasya'da istikrarı sağlayacak ve tansiyonu düşürecek bir mekanizmanın ortaya çıkması... Buna Rusya, Gürcistan, İran, Azerbaycan ve Türkiye dahil olduğu gibi saldırgan ve işgalci politikalardan vazgeçmesi kaydıyla Ermenistan'ın da dahil olabileceği söylendi. Cumhurbaşkanımız bunu defalarca ifade etti. Bu tabii hem bölge için bir fırsattır hem de bu saldırganlık, bu işgalci anlayış aslında Ermenistan'ın kendi kendisine de verdiği bir zarardır. Ermenistan'ın da bu kıskaçtan çıkabilmesi için bu kısır döngünün dışına çıkabilmesi için bir zemin oluştu. Dolayısıyla geçmişte olduğu gibi değil, bu sefer bu mekanizmanın da parçası olarak hem burada olabilecekleri hem de Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin sağlanması çerçevesinde bir irade ortaya çıktı. Cumhurbaşkanımızın en büyük hassasiyeti Azerbaycan Türk'ü kardeşlerimizin bu normalleşme sürecine olumlu bakmasıdır. Azerbaycan Türk'ü kardeşlerimiz Azerbaycan bu normalleşme sürecine olumlu baktığı için, Sayın Aliyev olumlu baktığı için Türkiye hem bölge barışına katkı sağlamak, bölgedeki tansiyonu düşürmek ve her zamanki özgüvenini ve iyi niyetini göstermek bakımından bu adımları atıyor."
Çelik, Türkiye'nin Ermenistan Özel Temsilcisi Büyükelçi Serdar Kılıç'ın Ermenistan temsilcisiyle görüşeceğini belirterek, "Eğer bu normalleşme süreci gerçekleşirse birçok adım atılacak. İlk atılacaklardan bir tanesi belki 2019'da kesilen İstanbul- Erivan arasındaki charter uçuşları olabilir." dedi.
Özel temsilcilerin ilk toplantı için Moskova'da bir araya gelmesinin gündemde olduğunu anımsatan Çelik, "Dolayısıyla bu söylediğimiz ilkeler çerçevesinde Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı işgalci ve saldırgan politikasından vazgeçmesi şartıyla bu normalleşme süreci gerçekleşebilir. Türkiye bu konuda gereken özgüvene, diplomatik kapasiteye, diplomatik hazırlığa ve inisiyatif alacak iradeye sahiptir. Umarız ki Ermenistan bu işgalci politikalardan vazgeçip hem o bütün Güney Kafkasya'da istikrarı sağlayacak mekanizmanın bir parçası olarak hareket eder hem de bu normalleşme bir şekilde gerçekleşmiş olur." diye konuştu.
Yunanistan'ın Akdeniz'de sığınmacılara uyguladığı şiddete yönelik eleştirilerde bulunan Çelik, şöyle dedi:
"Demokrasi konusunda, insan hakları konusunda büyük büyük laflar edenlerin Akdeniz'de küçücük botlarda bütün demokrasilerini nasıl Akdeniz'in sularına gömdüğünü görüyoruz. O büyük lafların büyük teorilerin, başkalarına karşı söylenen büyük iddiaların küçücük göçmen botlarında Akdeniz'in sularına gömüldüğünü görüyoruz. Hem Frontex'in hem Yunanistan'ın ortaya koyduğu geri itmeler doğrudan doğruya göçmenleri ölüme terk etmeye, ölüme doğru itmeye teşebbüstür. Hepimiz görüyoruz bunlar yayınlanıyor, silah sıkıyorlar botlara, zıpkınla botları devirmeye çalışıyorlar ve o insanların üzerine ses bombası atıyorlar. Üstelik Avrupa Birliği adına orada görev yapan Frontex de bunun parçası oluyor, Frontex hakkında da açılmış soruşturma var."
Son günlerdeki sıcak konulardan birisinin Ukrayna ve Rusya arasındaki gerilim olduğunu belirten Çelik, "Rusya'nın Ukrayna'ya taarruz gerçekleştireceğine" dair haberler olduğuna dikkati çekti.
Bölgede yaşanacak bir istikrarsızlığın, çatışmanın hiç kimseye faydasının olmayacağının altını çizen Çelik Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuyu yakından takip ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın taraflara itidal çağrısında bulunduğunu, Türkiye'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne verdiği önemin altını çizdiğini, ara buluculuk, tarafların bir araya gelmesini kolaylaştırmak dahil her türlü yardımın Türkiye tarafından ortaya konulabileceğini ifade ettiğini aktaran Çelik, 15 Aralık'ta Rusya ile ABD arasında "Güvenlik Garantileri Hakkında Anlaşma" ile "Rusya Federasyonu ve Kuzey Atlantik Anlaşması Üye Devletlerinin Güvenliklerini Temin Etmeye Matuf Tedbirler Anlaşması" taslaklarının ortaya çıktığını hatırlattı.
Bu taslakların NATO Konseyinin 21 Aralık'taki toplantısında ele alındığını anımsatan Çelik, 12 Ocak 2022'de NATO ile Rusya Konseyinin bir araya gelerek durumu değerlendireceğini kaydetti.
Bundan bir uzlaşma, tansiyonu düşürecek bir yol haritası çıkmasını ümit ettiklerini dile getiren Çelik, "Karadeniz'in barış ve istikrarı, ülkemiz için de bölgemiz için de son derece önemlidir. Hem Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunduğu hem Rusya'nın, NATO'nun kaygılarının giderildiği bir zeminin ortaya çıkmasını temenni ediyoruz." dedi.
Libya meselesi
Libya'daki seçimleri yakından takip ettiklerini belirten Çelik, 24 Aralık'ta yapılması gereken başkanlık seçimlerinin ertelendiğini hatırlattı.
Seçimlerin, anayasal ve hukuki zemin hakkında Libya içerisinde yeterli ve geniş bir mutabakatın sağlanamaması, nihai aday listesinin açıklanamaması nedeniyle ertelendiğine dikkati çeken Çelik, Libya Temsilciler Meclisi ve Yüksek Ulusal Seçim Kurulunun "mevcut şartlarda seçim sürecinin ilerleyemeyeceğini" söylediğini aktardı.
Başkanlık seçimleri için şimdi 24 Ocak 2022'nin önerildiğini ancak bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair karar bulunmadığını belirten Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti öteden beri burada adil, muteber ve bağımsız seçimlerin yapılmasını destekliyor. Netice itibarıyla adil, muteber ve bağımsız seçimlerin yapılması, kapsayıcı, meşru bir yönetimin ortaya çıkmasını sağlayacak ve seçilecek yönetim ülkenin bir kısmında değil, tamamında yetkilerini kullanarak Libya'nın bu istikrarsızlıktan çıkmasını temin edecektir." diye konuştu.
Dünyada, Kovid-19 vakalarında artış olduğunu ifade eden Çelik, "TURKOVAC acil kullanım onayını aldı. Bu aşının Şanlıurfa'da seri üretimine başlandı. İlk parti aşılar Ankara'da Sağlık Bakanlığımızın depolarına ulaştı, son kontrolleri yapılıyor. Şehir hastanelerimizden başlayarak aşılama için TURKOVAC aşısı da bu şekilde devreye alınmış olacak." dedi.
Salgın döneminde Türkiye'nin çok büyük bir mücadele ortaya koyduğunu dile getiren Çelik sağlık çalışanlarına şükranlarını sundu.
Ömer Çelik, 2021'in zor bir yıl olduğunu, Türkiye'nin iyi yönetilmesi, hedeflerine güçlü bir şekilde ulaşabilmesi için büyük gayretler ortaya konulduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dirayetli yönetimi ve vatandaşların desteğiyle bu sürecin Türkiye'nin önünün açık olmasını sağlayacak şekilde gerçekleştiğini söyledi.
"Türkiye'de fay hattı yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta Gaziantep'e gittiğini, bugün de bir açılış gerçekleştirdiğini anımsatan Çelik, bu açılışların, Türkiye'nin altyapısının güçlendirilmesi açısından devrim niteliğinde olduğunu kaydetti.
Çelik, Erdoğan'ın, Türkiye'nin bölgesinde ortaya çıkan birtakım çatışma alanlarının giderilmesini sağlamak için ortaya koyduğu çok güçlü bir irade olduğunu vurgulayarak Gaziantep'te aynı anda hem bir caminin temelinin atıldığını hem de bir cem evinin açılışının yapıldığını hatırlattı.
Bölgedeki mezhep çatışmalarına, Suriye'deki olaylara, Türkiye'nin içine dönük birtakım fay hattı oluşturma çabalarına bakıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cami temeli atmasının ve cem evi açılışı yapmasının tüm bölgeye mesaj olduğuna işaret eden Çelik, bunun son derece önemli olduğunun altını çizdi.
Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü en güçlü şekilde koruduklarını belirten Çelik şöyle konuştu:
"Zaman zaman deniyor ki 'Türkiye'deki fay hatlarını tetiklemeye çalışıyorlar.' Bu ifade yanlış, Türkiye'de fay hattı yok. Türkiye'de suni sarsıntılar oluşturmaya çalışıyorlar. Buna karşı devletin kurumları üzerine düşeni yapıyor ama en önemlisi toplumsal bağışıklığımızın yüksek olmasıdır. Toplumsal bağışıklığımızın bütün bu provokasyonlara karşı tarihten gelen deneyimimiz çerçevesinde bu derece yüksek olması, tüm bu girişimleri altüst ediyor, tüm bu fitne faaliyetlerini darmadağın ediyor. Bundan sonrasında da buna karşı hep beraber olacağız."
"Gereksiz mağduriyet üretmek doğru değil"
"CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Genel Başkan olduğumdan beri benim ve parti yöneticilerimin telefonları dinleniyor. Bu dinlemeler bir kişiye akıyor.' dedi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun da telefonunun dinlendiğini söyledi. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Çelik, Kılıçdaroğlu'nun benzer cümleyi 2018'de de söylediğini hatırlattı.
CHP'nin belediye başkanlarının telefonlarının ve MYK toplantısının dinlendiğine yönelik iddiasının da olduğunu aktaran Çelik şunları kaydetti:
"2018'den bu zamana 3 yıl bitti. Ne ortaya bir belge koyuyor, ne gidip savcılığa bir suç duyurusunda bulunuyor ne de herhangi bir şekilde 'Bunu teyit edecek şu bilgilere ulaştım ya da bu söylediğimin doğru çıkmadığını gösteren şu bilgilere ulaştım.' gibisinden bir şey söylemiyor. Bir partinin genel başkanının iyi kötü belli bir sınır içerisinde konuşması lazım. O sınır da şudur, belli bir meşruiyet alanı içerisinde konuşması lazım. 'Beni dinliyorlar.' gibisinden kurumlara doğrudan suç teşkil eden bir yaklaşım atfetmek, 2018'de gayriciddilikti, şimdi artık laubalilik anlamına geliyor. Nihayetinde bu kurumlar, bu kurumlarda çalışanlar büyük bir fedakarlıkla memleketin güvenliğini sağlıyorlar, vatandaşa hizmet etmeye çalışıyorlar. Şimdi 'Beni, MYK'mi, belediye başkanlarımı dinliyorlar.' dediğinizde bu tipik bir fitne siyaseti oluyor. Peki ilk olarak söylediği 2018'den bugüne kadar ne yapmış sayın Kılıçdaroğlu bununla ilgili? Bu iddiasının arkasına hangi belgeyi, hangi bilgiyi koymuş? Bu artık gayriciddiliktir. Hiç kimseye, herhangi bir görevi, yetkisi olmayan kimseye yakışmadığı gibi, herhangi bir partinin genel başkanına asla yakışmaz."
Gereksiz bir mağduriyet üretmenin doğru olmadığını vurgulayan Çelik, "Bu kurumlar, Anayasa'nın, yasaların verdiği yetkiyle belirli bir meşruiyet içerisinde çalışıyorlar. Ki bizim iktidarlarımız döneminde bu tip konular gündeme getirildiği zaman bunların üzerine büyük bir hassasiyetle gidilmesi için hem bir irade hem de çeşitli mekanizmalar ortaya konulmuştur." dedi.
"Kurumları hedef alıyorsun"
Karşılıklı mücadelenin, eleştirinin olduğu siyasetin, meşruiyet alanı içinde yapılması gerektiğine işaret eden Çelik şöyle konuştu:
"Maalesef sayın Kılıçdaroğlu'nun ne arkası ne önü ne sağı ne solu ne çatısı ne zemini olan bir sürü iddiası var. Bir şeyi söylüyor, arkasına koymuyor. Şimdi onun çıkıp 2018'de basın toplantısı yapması lazımdı. Nasıl dinleniyorsunuz, bu kanaate nasıl vardınız, elinizdeki bilgi, belge nedir? Ya da şimdi söylüyor, çıkacak bunu ispat edecek. Bu kadar kurumlarda çalışan insanları bu şekilde zan altında bırakmanın hiçbir meşruiyeti yok. Bu demokratik siyaset olmuyor, iftira siyaseti oluyor. O yüzden biraz daha sorumlu bir yaklaşıma davet ediyoruz kendisini. Bu bir siyaset biçimi, bu bir kendilerine siyasi olarak getirisi olan bir şey de değil. Sadece bir yıkım siyaseti. Kurumları hedef alıyorsun, ondan sonra da tartışma çıkarıyorsun. Hiçbir zemini, gerçekliği olmayan bir şey."
Cem evlerinin statüsü
"Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Tunceli ziyaretinde 'Cem evlerine ibadethane statüsü tanınması noktasında birtakım hazırlıkların tamamlanma aşamasına geldiğini' söyledi. Bu çerçevede bir mevzuat çalışması mı yapılacak?" sorusu üzerine Çelik, bu konuda uzun çalışmaları ve deneyimi olan bir parti olduklarını söyledi.
Çelik, bu konuda bir meselenin olmadığını, bileşenlerle bir araya gelinip hukuki olarak nasıl bir çerçeve çizileceğini takip ettiklerini bildirdi.
"Denetleme iktidarı kurmaya çalışıyorlar"
"CHP ve HDP görüşmesi oldu. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 'Biz, Millet İttifakı'ndan yer almayacağız.' dedi ama cümlesinin devamında 'Olası bir erken seçimde ortak bir aday belirlersek beraber bir ittifak oluşturabiliriz.' dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Çelik, "Karşımızdaki ittifakın senaryosu her gün değişiyor. 'Millet İttifakı içerisinde yer almayız, ayrı bir ittifak kurarız.' diye ittifakın bileşeni olanlardan farklı bir yorum geliyor. Tabii bu bileşenlerin ne olacağı, adaylarının kim olacağı bizi çok ilgilendirmiyor." yanıtını verdi.
Siyasetin konusu olan birtakım gariplikler olduğunu belirten Çelik şöyle konuştu:
"Birincisi şu; geçen de 7 madde yayımladı sayın Kılıçdaroğlu, bir sonraki cumhurbaşkanının kendi ittifaklarından olacağını söylüyor ve cumhurbaşkanı olacak kişiye talimatlarda bulunuyor. 'Şu kurumu kaldıracak, şöyle bir davranış sergileyecek, böyle bir kurum kuracak.' diyor. CHP'nin seçilmiş ve meşru hükûmetler üzerinde kendi kendine atfettiği bir denetleme iktidarı kurma arzusu her zaman vardır. Seçilmiş iktidarın üzerinde bir denetleme iktidarı kurma arzusunun, Türkiye'nin başına büyük belalar açan, Türkiye'yi çok sıkıntılı süreçlere sokan çeşitli sonuçları olmuştur. 1960'tan beri Türkiye bu konuda çok büyük acılar çekmiştir. Kendisi sandıktan çıkamayınca, sandıktan çıkanın üzerine bir denetleme iktidarı kurmaya çalışıyor."
"CHP'nin olmayan cumhurbaşkanına talimat vermeye" başladığını söyleyen Çelik, "Şimdi ben çok merak ediyorum, bir cumhurbaşkanı adayı çıkarsa, o kişi Kılıçdaroğlu'nun bu talimatlarını nasıl taşıyacak? Sayın Kılıçdaroğlu 'Bir sonraki aday ben olacağım, seçilirsem şunları yapacağım.' da demiyor." ifadesini kullandı.
"Bu şapkadan nasıl bir cin çıkacak?"
Üçüncü bir ittifaktan bahsedildiğini dile getiren Çelik şöyle devam etti:
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun değerlendirmesine göre farklı bileşenleri oluyor, HDP'nin değerlendirmesine göre farklı bileşenleri oluyor. Şimdi üçüncü bir ittifaktan bahsediliyor ama CHP-HDP ikilisi açısından baktığınızda şöyle bir tablo var; bir tanesi bir konuda anlaşıyor, iki taraf da tezkereye karşı çıkıyor mesela. Burada bir zeminleri olduğu gözüküyor ama daha sonra Kılıçdaroğlu çıktı ve 'Kandil'i yıkacağız.' dedi. Biz de dedik ki hem tezkereye karşı çıkacaksınız hem de Kandil'i nasıl yıkacaksınız? Bu son cümleden bakarsak bir tarafta 'Kandil'i yıkacağım.' diyen biri var, diğer taraftan Kandil'i meşru gören, Kandil'e göre kendisini hizalayan bir yapı var.
Bu iki yapı nasıl bir ittifak kuracak, bu ittifakın demokrasi, anayasal düzen, hukuk devleti konusunda, demokrasi konusunda söyleyeceği nasıl bir şey olacak? Birisi Kandil'i yıkmaktan bahsederken öbürü tezkereye 'hayır' verdiği halde büyük bir tutarsızlıkla diğeri de Kandil'in meşrulaştırılmasına, Kandil'in bir referans alanı olmasına gayret ediyor ve açıkça da 'PKK terör örgütü değildir.' diyor. Bu ikisi bir araya gelip nasıl bir ittifak kuracak, herkes merak ediyor. Biz de bakıyoruz, bu şapkadan nasıl bir cin çıkacak diye. Bu şapkadan cin çıkmaz, sadece cin çarpması çıkar. O da kendilerinin bileceği bir şey. Cin mi çıkacak cin çarpması mı olacak, onu hep beraber göreceğiz."
Bir gazetecinin, "HDP 'MİT'in PKK'ya yönelik operasyonlarına dair' TBMM'ye soru önergesi verdi. Buna ilişkin ne demek istersiniz?" sorusu üzerine Çelik, Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) kendi çalışma kuralları olduğunu, dünyanın pek çok bölgesinde Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için operasyonlar gerçekleştirdiğini vurguladı.
Çelik, MİT’in çalışma alanlarına ilişkin bilgi vererek, "Bu teşkilat dünyanın sayılı teşkilatları arasına girdi. Bu teşkilat, Türkiye’nin geleceği için mücadele ederken şehit verdiğinde şehitleri için tören bile yapamayan bir teşkilat, kendi kuralları çerçevesinde. Şehitlerini gizlice, sessiz sedasız defnediyorlar." diye konuştu.
MİT'in Türkiye'nin demokrasisine, birliğine, hudutlarına göz dikmiş olanlara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri, Sahil Güvenlik, polis ve jandarma gibi nasıl operasyonlar yaptığını bildiklerini ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Biri, MİT'in faaliyetlerine karşı bu faaliyetleri yapamasın diye, herhangi bir şekilde bir önerge veriyorsa bir soruşturma açılmasını istiyorsa bu çoğu kez Mecliste bunun gündeme gelme biçiminin terör örgütüne destek vermek, terör örgütünü muhafaza altına almak gibisinden bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. Şunu hassasiyetle ayırt etmek isterim. Yüce Meclisin milletvekilleri her konuda denetim yetkisine sahiptir. MİT'in faaliyetleriyle ilgili de tartışma yapabilirler, bunun hakkında görüşlerini tabii ki söyleyecekler, başka şeyler de talep edebilirler. Bu başka bir şey, bu meşru bir alandır. Bu ikisini kesinlikle birbirine karıştırmıyorum. İstihbarat teşkilatımız, herhangi bir demokratik denetimden kaçan bir teşkilat değildir. Bunun kendileri için bir güç olduğunu her zaman ifade ediyorlar.
Ama tutup da terörle mücadelesini hedef alıp ve üstelik PKK terör örgütünü bir şekilde meşrulaştıracak ya da Suriye'nin kuzeyinde ya da Irak’ta yaptığı faaliyetleri hedef alacak şekilde bir şey ortaya koyduğunuz zaman biz buna tabii ki birçok şey söyleyebiliriz. Bunun terör örgütlerine alan açma gibisinden bir yaklaşım olduğunu da söyleyebiliriz. Zaman zaman maalesef, başka istihbarat örgütlerinin bizim Milli İstihbarat Teşkilatımıza karşı yaptığı faaliyetlere herhangi bir şekilde zemin oluşturan sonuçlar da doğurabilmektedir maalesef."
"Hayvanlar, bitkiler, doğa bizim rakibimiz değildir, can yoldaşımızdır"
Bir gazetecinin, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediye başkanlarına, 'Sahipsiz sokak hayvanlarının yeri sokaklar değil, barınaklardır' ifadesini kullandı. Barınakların durumu da tartışmalı. Barınakların bir rehabilitasyon merkezine dönüşmesi için bir yol haritası var mı? Pitbull tarafından saldırıya uğrayan Asiye'nin de durumu söz konusu. Bu kapsamda değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Asiye'nin sağlık durumunu yakından takip ettiğini söyledi.
Çelik, "Biraz önce de toplantıya başlamadan evvel kendisinin son görüntülerini gördüğünü, hocalarımızla konuştuğunu ve yakından takip ettiğini söyledi. Sayın Cumhurbaşkanımız o görüntüleri gördüğünde çok üzüldüğünü de ifade etti." diye konuştu.
Çelik, hayvanların korunmasına ilişkin yapılan çalışmalar, uygulamaya giren kanuni düzenlemeler hakkında bilgi verdi. Devrim niteliğinde işler yaptıklarını ifade eden Çelik, "Bu konudaki bakışımız bellidir. Hayvanlar, bitkiler, doğa bizim rakibimiz değildir, onlar bizim can yoldaşımızdır. İnsan hayatını anlamlandıran, bütünleyen ekosistemin birer parçasıdır onlar. Dolayısıyla her cana hürmet etmek lazım." dedi.
Sokak hayvanları konusunda şikayet yağdığını, insanların bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını ifade eden Çelik, "Cumhurbaşkanımızın yaklaşımında olayın iki boyutunu gözeten bir şey var. Bir, her yaştan insanımızın zarar görmemesini sağlamaya çalışmak, ikincisi de sokaktaki hayvanları herhangi bir şekilde sahipsiz bırakmamak." ifadelerini kullandı.
Sokak hayvanlarının sahipsiz olmadığını göstermeye çalıştıklarını anlatan Çelik, "Bu olay bu şekilde devam ederse insanların canını koruma konusunda bir zaafa düşeceğiz, o sokak hayvanları birileri tarafından hedef alınmaya başlanacak, onların canına kastedilmeye başlanacak." diye konuştu.
Çelik, hayvanlara zarar verenlere karşı da gereğinin yapılacağının altını çizdi.
Barınakların durumuna ilişkin değerlendirmede bulanan Çelik, "Yarından itibaren bununla ilgili çok iyi örnekleri olan belediyelerimizin ortaya koyduğu örnekler, sosyal medya hesaplarımızdan paylaşılacak. Neyi kastettiğimiz ve nasıl olması gerektiği… Sayın Cumhurbaşkanımızın buradaki yaklaşımı iki yönlüdür. Hem sokaktaki insanlarımızın canını korunmasını gözeten hem de hayvanların canını korunmasını gözeten bir yaklaşım çerçevesinde oluyor." dedi.
Bu konuda her türlü görüşe açık olduklarını söyleyen Çelik, olumlu olumsuz belediye uygulamalarının kendileriyle paylaşılabileceğini söyledi.
Çelik, kastedilenin gerçekten kaliteli, sağlık hizmetlerinin de verilebildiği barınaklar olduğunu belirterek, "Bazı belediyeler 'Bizim bütçemiz buna yetmiyor' diyebiliyor. Bununla ilgili olarak gerekirse Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Tarım ve Orman Bakanlığımızın devreye girmesiyle ilgili bir çalışma da yapılıyor. Tüm bunlar değerlendiriliyor." açıklamasında bulundu.
"Esnafımızın sağ duyusuna, vatanseverliğine hiç kimsenin bir şey söylememesi lazım"
Ömer Çelik, soru üzerine, toplantıda stokçuluk ve fahiş fiyatlar konusunun da ele alındığını bildirerek, şunları kaydetti:
"Serbest piyasa ekonomisinin kurallarını incitecek şekilde herhangi bir yaklaşımın bizden çıkması mümkün değildir. İkincisi bazı yaklaşımlarda sanki tüm esnafımız, böyle bir olumsuz yaklaşımın, stokçuluğun içindeymiş gibi bir tavır ortaya koyuluyor. Bu kesinlikle söz konusu değil. Esnafımız, rant elde etme, kar elde etme peşinde değil, rızkının peşinde. Esnafımızın sağ duyusuna, vatanseverliğine hiç kimsenin bir şey söylememesi lazım.
Serbest piyasa ekonomisi kuralları içerisinde yapılması gerekenler var. Birincisi, Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu, Ticaret Bakanlığı bünyesinde fiyat artışının tespitinden tutun da perakende ve tedarik fiyatlarını değerlendirerek, bu piyasa şartları içerisinde makul bir fiyat mıdır diye değerlendirme yapıyor. Bunun dışında bir takım dinamikler devreye girmişse piyasayı daraltıcı, piyasa dengesini bozucu ya da serbest rekabeti bozucu birtakım faaliyetler devreye girmişse bunlar güçlü bir şekilde takip ediliyor."
Her deposunda mal olana "stokçu" denmediğini belirten Çelik, ticari hayatın akli ve doğal gerekleri çerçevesinde deposunda mal olan insanlar bulunduğunu, bunun makul olduğunu ve stokçuluk olarak değerlendirilmediğini ifade etti.
Çelik, "Ama o alanın makul ve akli akışına aykırı bir şekilde, darlık yaratıcı şekilde, serbest rekabeti bozucu şekilde davrananlar varsa ya da tüketicinin belli mallara erişimini engelleyici şekilde davranan varsa onlara karşı tabii ki bunlar devreye giriyor. Piyasa dengesini bozacak, darlık yaratacak, vatandaşımızın hizmete ulaşmasını engelleyecek her türlü faaliyet karşısında devleti bulur. Bu faaliyetleri düzgün kurallarla piyasa kuralları içinde gerçekleştirenler de yanlarında devleti bulur." diye konuştu.