Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı açılışı dolayısıyla Meclis Genel Kurulundaki konuşmasında, yeni yasa yılının hayırlı olması temennisinde bulundu.
TBMM'nin 104 yıllık tarihi boyunca görev yapan milletvekillerinden hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Büyük Millet Meclisimizin ilk Başkanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Kurtuluş Savaşımızın tüm gazi ve şehitlerini bugün bir kez daha saygıyla yâd ediyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs 2023'te milletin takdiriyle teşekkül eden TBMM'nin 28. Dönemi'nin, ilk iki yasama yılında yoğun faaliyet içerisinde bulunduğunu vurguladı.
TBMM'nin, gayretli, özverili bir çalışma dönemi geçireceğini, milletin ihtiyacı olan kanunları çıkaracağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yasama yılının, uyum, uzlaşma, karşılıklı anlayış ve hoşgörü içinde hayırlı, bereketli, verimli bir yıl olmasını temenni etti.
"Hitler nasıl durdurulduysa Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak"
28. Dönem 3. Yasama Yılı'na bölgedeki sıcak gelişmelerle girdiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Filistin ve Lübnan'a yönelik saldırılarına dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Filistin'de, Gazze'de yaklaşık bir yıldır yürüttüğü terör ve soykırımın, bugünlerde Lübnan'a uzandığını, işgal güçlerinin dün itibarıyla Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsrail, bir yandan Gazze'de soykırım bir yandan Lübnan'a terör saldırıları yaparken aynı anda bölge ülkelerini de kendi ateşine çekmek için her yola başvuruyor, her türlü provokasyonu deniyor. Burada iki hususun altını çizmek mecburiyetindeyim; ne yazık ki bütün bölgeyi ateşe atmayı amaçlayan, Gazze'de 17 bini çocuk olmak üzere 42 bin insanı katleden, şimdi de Lübnan'da katliama başlayan İsrail, dünyadan gerekli ve yeterli tepkiyi almamaktadır. Bunu geçen hafta İsrail saldırganlığının önüne geçmesi gereken Birleşmiş Milletlerin Genel Kurulu’nda da açık ve net şekilde ifade ettim. İsrail devleti, Netanyahu isimli bir Hitler özentisinin idaresinde, sadece son 51 haftada insanlığa karşı tüm suçları pervasızca işlemiştir.
Soykırım, katliam, ırkçılık, ayrımcılık, taciz, tecavüz, işkence, etnik temizlik, gazeteci öldürme, ifade özgürlüğünü yok etme, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları bombalama dâhil insanlığa karşı işlenebilecek ne kadar suç varsa tamamı defalarca işlenmiştir. Gözünü kin ve nefret bürümüş bir cinayet şebekesinin elinde Gazze, 42 bin masum insanın katledildiği büyük bir imha kampına dönüşmüştür. Tüm insanlık adına utanç verici bu tabloya rağmen bazı ülkeler İsrail'e destek vermeye, finansal veya askerî destek sağlamaya devam ediyor. Diğer bazı ülkeler de susmak suretiyle bu insanlık suçuna, bu vahşete maalesef ortak oluyor. Bu önemli günde şunu bir kez daha açık açık söylemek isterim; ne yaparsa yapsın İsrail, er ya da geç durdurulacak. Kendini dev aynasında gören Hitler nasıl durdurulduysa Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlatlarının beyaz kefenlerine sarılan anaların, babaların ahının bu zalimleri rezil rüsva edeceğini, ancak sadece İsrail'in değil, bugün Batı'dakiler başta olmak üzere devletlerin alnına yapışan o kara lekenin asırlar boyunca unutulmayacağını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Özellikle İslam dünyasının, halkları Müslüman olan yöneticilerin, İsrail'in Filistinlilerden ziyade Müslümanlara yönelik bu terörüne sessiz kalmaları, bir ayıp olarak, bir utanç vesikası olarak asırlarca silinmeden kalacak. Bakınız, bugün yüreğim yanarak, içim kan ağlayarak söylüyorum. İsrail'in Gazze halkına yönelik soykırımı başlayalı tam 360 gün oldu. 42 bin kardeşimiz kameralar önünde canlı yayınlarda alçakça şehit edildi. Annelere enkaz altında kalan ciğerparelerinin parçalarını toplattılar. İnsana ve insanlığa dair ne kadar değer varsa hepsini çiğnediler, hepsini ayaklar altına aldılar. Sadece camileri değil, asırlık kiliseleri de bombalarla enkaz yığınına çevirdiler. Ancak bu süreçte ne uluslararası kuruluşlar ne insan hakları örgütleri ne de 2 milyar Müslümanı temsil eden devletler bir araya gelip, bir ortak tepki göstermedi. Tam 360 gündür, bırakınız İsrail'i caydırmayı, bırakınız İsrail'i durdurmayı, müşterek bir tavır dahi sergilenmedi."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Hamas'ın defalarca kabul ettiğini açıkladığı ateşkese icbar edecek, zorlayıcı hiçbir adım atılmadığını belirtti.
İsrail'in ses çıkartılmadıkça işgal, istila ve katliam politikasını pervasızca devam ettireceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Susmak, vahşeti görmezden, duymazdan gelmek hiç kimseyi, hiçbirimizi, bölgedeki hiçbir ülkeyi bu soykırım şebekesinin saldırganlığından kurtaramayacak. Bu tembelliğin, bu ataletin, bu tepkisizliğin, duygusuzluğun sona ermesi için Türkiye olarak hakkı cesaretle söylemeye, hakkı savunmaya, zalimler karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz. Siyonist lobinin şahsımızı ve hükûmetimizi hedef alan itibar suikastlerine asla boyun eğmeyeceğiz. 'Vadedilmiş topraklar' hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerindedir. Türkiye içindeki bazı İsrail dostlarının, bazı siyonist severlerin, gönüllü veya paralı siyonizm propagandası yapan aparatların anlamadığı işte budur."
"Antakya ile Gazze arası, Ankara ile Aydın arası kadardır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Netanyahu hükûmetinin, Anadolu'yu da içine alan bir ham hayal kurduğunu ve ütopya peşinde koştuğunu kaydederek, "Bu niyetlerini çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir. 7 Ekim'den beri yaşanan her gelişme, bu tehdidin boyutunu biraz daha artırmaktadır. İsrail'in, Filistin ve Lübnan'daki saldırılarını çok yakından takip ederken, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde, bölücü örgütü maşa olarak kullanmak suretiyle, nasıl birer küçük uydu yapı kurmak istediğini de çok net görüyoruz." diye konuştu.
Hatay'ın Yayladağ ilçesindeki Suriye sınırından Lübnan sınırının 170 kilometre uzaklıkta olduğunu; Türkiye-Lübnan arasındaki mesafenin ise sadece 2,5 saatte katedilebildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Antakya ile Gazze arası, Ankara ile Aydın arası kadardır. Yani işgal, terör, saldırganlık hemen yanı başımızdadır. 'Türkiye İsrail'in yanında dursun.', 'Türkiye bu işlere karışmasın.', 'Türkiye tarafsız olsun.' diyenlere sesleniyorum, özellikle 'Hamas bir terör örgütüdür.' diyenlere sesleniyorum, 360 gündür yaşanan barbarlığı 7 Ekim vakasıyla meşrulaştırmaya çalışanlara sesleniyorum: Karşımızda hukukla mukayyet bir devlet değil, kandan beslenen, işgalle semiren bir katil sürüsü var." ifadelerini kullandı.
"Bedeli her ne olursa olsun Türkiye, İsrail'in karşısında durmaya devam edecektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşılarında tüm bölgeyi ateşe atmaya niyetli ve gözü dönmüş bir işgal şebekesi olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karşımızda sadece Müslümanlara değil, Yahudiler arasında dahi ayrım yapan ırkçı bir Apartheid rejimi var. Böyle bir katliam şebekesi karşısında, zerre miskal vicdan taşıyan hiç kimse sessiz kalamaz. Yanı başınızda çocuklar katledilirken, yanı başınızda uçaklardan sivil halk üzerine bombalar yağarken, sessiz, tepkisiz, hatta tarafsız kalmak, açık söylüyorum, suça ortak olmaktır. Buradan tam 360 gündür üç maymunu oynayanlara bir kez daha soruyorum; Çocuklarınızın gözüne yarın nasıl bakacaksınız? Aynada kendi gözlerinize nasıl bakacaksınız? Filistin, Lübnan güvende değilse, kendinizin güvende olabileceğine gerçekten inanıyor musunuz? İsrail saldırganlığı, her fütursuz açıklamayla görüyoruz ki, Türkiye'yi de içine almaktadır. Vatanımız için, milletimiz için, bağımsızlığımız için, bu saldırganlığa, bu devlet terörüne, elimizdeki her imkânla karşı durmayı sürdüreceğiz."
Türkiye'nin, bedeli her ne olursa olsun, İsrail'in karşısında durmaya, dünyayı da bu onurlu duruşa çağırmaya devam edeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsanlığın ortak değerlerine saldıranlar karşısında bir 'insanlık cephesinin' kurulması için Türkiye elinden geleni yapacaktır, bunda da sonuna kadar kararlıdır. Gazze'de soykırım yapılırken, Batı Şeria'da barış ve huzur olduğuna mı inanıyorsunuz? İsrail sadece Gazze'ye değil Batı Şeria'ya, İran'a, Yemen'e, Suriye'ye de saldırıyor, Mısır ile yapılan anlaşmaları alenen ihlal ediyor. Mısır'la, Irak'la giderek güçlenen ilişkilerimizin, Suriye'yle artan diyalog arayışımızın, bu bağlam içinde okunmasını özellikle tavsiye ediyorum. Türk dünyasıyla ve Türk Devletleri Teşkilatı'yla bağlarımızı yine bu anlayışla sürekli tahkim ediyoruz. Savunma sanayinde, güvenlikte, terörle mücadelede ve dış politikada stratejik hamlelerle ülkemizin caydırıcılığını güçlendiriyoruz." değerlendirmelerinde bulundu.
Fitne girişimleri karşısında millet olarak, "iç cephelerini" sağlam tutmaya gayret etiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şunun artık idrak edilmesi ihtiyaçtan öte bir zarurettir; bugün, İsrail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor. İsrail bölgeyi tehdit etmeyi sürdürdükçe Türkiye de bölge halklarının, özellikle milletimizin güvenliği için öncü olmaya, yapıcı, uzlaştırıcı, birleştirici olmaya ısrarla devam edecektir. Bu vesileyle Filistin davasına sahip çıkma noktasında tam bir mutabakat içinde hareket eden Meclis'imize ve siyasi partilerimize şükranlarımı sunuyorum. İşgal güçlerinin en modern ölüm makinelerine rağmen doğdukları toprakları kahramanca savunan Filistin'in yiğit evlatlarını bugün bir kez daha saygıyla selamlıyorum. İsrail'i de buradan çok net bir şekilde uyarıyorum: Lübnan'a kara harekâtının sonuçları, geçmişteki işgallerine benzemeyecektir. Savunmasız, izole, bütün dünyadan yalıtılmış bir Gazze savunması ile Lübnan'ın savunması aynı olmayacaktır. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm devlet ve uluslararası kuruluşlar, daha fazla vakit kaybetmeden, daha fazla kadın, çocuk ölmeden İsrail'i durdurmalıdır. İslam dünyası, aynı şekilde vatan savunmasında mutlaka Lübnan halkı ve hükûmetinin yanında olmalıdır. Biz, Türkiye ve Türk milleti olarak bu zor günlerinde Lübnanlı kardeşlerimizi asla yalnız bırakmayacak, tüm imkânlarımızla kendilerini destekleyeceğiz."