Türkiye, İran ve Rusya arasında Tahran Uluslararası Konferans Salonu'nda düzenlenen "Astana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı"nın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in ortak açıklaması yayımlandı.
İŞTE O AÇIKLAMA
Türkiye Cumhurbaşkanı, İran Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanı
Ortak Açıklaması (19 Temmuz 2022, Tahran)
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Sait İbrahim Reisi, Rusya
Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ve Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 19 Temmuz 2022 tarihinde
Tahran’da Astana Formatı çerçevesinde Üçlü Zirve için biraraya gelmişlerdir.
Devlet Başkanları:
Suriye’de sahadaki güncel durumu ele almışlar,
1 Temmuz 2020 tarihinde video
konferans yoluyla yapılan son toplantının ardından meydana gelen gelişmeleri
değerlendirmişler ve aralarında varılan mutabakatlar ile Dışişleri Bakanlarının ve
temsilcilerinin toplantılarındaki mutabakatlar uyarınca üçlü işbirliğini
güçlendirme hususundaki kararlılıklarını vurgulamışlardır. Ayrıca, son
uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Astana Sürecinin, Suriye
krizinin barışçıl ve sürdürülebilir çözümündeki öncü rolüne vurgu yapmışlardır.
2. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak
bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli
bağlılıklarını vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel olarak saygı gösterilmesi ve
kim tarafından yapılırsa yapılsın hiçbir eylemin sözkonusu ilkeleri
zayıflatmaması gerektiğine işaret etmişlerdir.
3. Terörün her tür ve biçimiyle mücadele etmek amacıyla birlikte çalışmaya
devam etme kararlılıklarını dile getirmişlerdir. Sivil tesisleri hedef alan ve masum
can kayıplarına neden olan saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye'nin çeşitli
bölgelerindeki terör örgütlerinin ve bunlarla iltisaklı farklı isimler altındaki
grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır. Suriye'nin kuzeyi ile ilgili
tüm düzenlemelerin eksiksiz bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını
çizmişlerdir.
4. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi
altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmişler
ve Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün yanısıra komşu ülkelerin
milli güvenliğini tehdit eden sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere
ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını vurgulamışlardır.
5. Suriye'nin kuzeyindeki durumu ele almışlar, bu bölgede kalıcı güvenlik ile
istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası
temelinde sağlanabileceği hususunu vurgulamışlar, bu yöndeki çabalarını
koordine etme hususunda mutabık kalmışlardır. Suriye'ye ait olması gereken
petrol gelirlerinin yasadışı olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı
olduklarını ifade etmişlerdir.
6. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını
sağlarken, terör örgütleriyle bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve
varlıkların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki süregiden
işbirliğinin devam ettirilmesi hususundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir.
7. İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki durumu ayrıntılarıyla ele almışlar ve
sahada sükunetin sağlanması için İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tam olarak
uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir. İdlip Gerginliği Azaltma bölgesinin
içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan terörist grupların varlığı ve terörist
faaliyetleri konusunda ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani durum da dahil
olmak üzere, İdlip Gerginliği Azaltma bölgesi ve çevresindeki durumdaki
normalleşmenin sürdürülebilir olmasını sağlamak için daha fazla çaba göstermek
hususunda mutabık kalmışlardır.
8. Suriye’deki insani durumdan duydukları derin endişeyi kaydetmişlerdir.
Uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı’na aykırı tüm tek
taraflı yaptırımları, ayrıca, belirli bölgelere yönelik muafiyetler uygulamak
suretiyle ayrılıkçı gündemlere yarar sağlayacak ve ülkenin parçalanmasına yol
açabilecek ayrımcı önlemleri reddetmişlerdir. Bu bağlamda, başta BM ve insani
yardım kuruluşları ile diğer hükümet/hükümet dışı uluslararası kuruluşlar olmak
üzere uluslararası topluma, ayrımcılık, siyasileştirme ve önkoşullar olmaksızın ve
daha şeffaf bir şekilde tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını arttırmaları
çağrısında bulunmuşlardır.
9. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde,
Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğü ve sahipliğinde
bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyit etmişlerdir.
Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkılarının ve Soçi’deki Suriye
Ulusal Diyalog Kongresinin kararlarının uygulanmasının sonucunda ortaya çıkan
Anayasa Komitesinin önemli rolünün altını çizmişlerdir. Anayasa Komitesi’nin
müteakip oturumlarının sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite
üyeleriyle ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi
Geir O. Pedersen ile sürekli etkileşimi desteklemeye hazır olduklarını
yinelemişlerdir. Komite'nin anayasa reformu hazırlama ve halkın onayına sunma
görevini yerine getirebilmesi ve çalışmalarında ilerleme kaydedebilmesi için
çalışmalarında, Görev Tanımına ve Temel Usul Kurallarına riayet etmesi ve
üyeler arasında mutabakat sağlanabilmesi için dış müdahale ve dışarıdan
dayatılan zaman çizelgeleri olmaksızın uzlaşı ve yapıcı angajman anlayışıyla
yönetilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Anayasa Komitesinin faaliyetlerini
herhangi bürokratik ve lojistik engel olmaksızın sürdürebilmesi gerektiğinin altını
çizmişlerdir.
10. Astana formatının ilgili Çalışma Grubu çerçevesinde
tutukluların/kaçırılanların karşılıklı salıverilmesinin sürdürülmesi hususundaki
kararlılıklarının altını çizmişlerdir. Çalışma Grubunun, Suriyeli taraflar arasında
güven inşa etmekteki etkisini ve gerekliliğini kanıtlayan özgün bir mekanizma
olduğunun altını çizerek, tutukluların serbest bırakılması konusundaki
çalışmalarını sürdürmeye, cenazelerin teslimi ve kayıp kişilerin kimliklerinin
belirlenmesi konusundaki faaliyetlerini görev tanımına uygun olarak genişletme
kararlılıklarını açıklamışlardır.
11. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, geri dönme ve bu
çerçevede desteklenme haklarını teminen, Suriye'deki asıl ikamet yerlerine
güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerekliliğinin altını
çizmişlerdir. Bu bağlamda, uluslararası topluma, bu şahısların yeniden
yerleşimleri ve günlük normal yaşamlarının tesis edilmesi için uygun katkılar
sağlama ve yük paylaşımında daha fazla sorumluluk alma; bu meyanda, temel
altyapının restorasyonu da dahil olmak üzere, özellikle su, elektrik, sanitasyon,
sağlık, eğitim, tesisleri, okullar, hastaneler ile uluslararası insancıl hukuka uygun
insani mayın faaliyetleri dahil erken toparlanma projeleri aracılığıyla Suriye'ye
yönelik yardımları artırma çağrısında bulunmuşlardır.
12. İsrail’in, sivil altyapı dahil Suriye’deki askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu
saldırıların, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve Suriye’nin
egemenliğini ihlal ettiğini değerlendirmişler; bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve
gerginliği tırmandırdığını teslim etmişlerdir. İsrail'in bu bağlamda aldığı tüm
karar ve önlemleri de geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını
değerlendiren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı
kararları başta gelmek üzere, Suriye Golanı’nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş
Milletler kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk
kararlarına uyulması gerekliliğini teyid etmişlerdir.
13. Suriye meselesine ek olarak, ortak siyasi ve ekonomik işbirliğini artırmak için
farklı alanlardaki üçlü koordinasyonu güçlendirmeye yönelik isteklerini teyit
etmişlerdir;
14. Astana Formatında düzenlenen Suriye konulu Uluslararası Toplantının
19.sunun 2022 yılının sonuna kadar düzenlenmesini teminen temsilcilerini
görevlendirmekte mutabık kalmışlardır;
15. Bir sonraki Üçlü Zirveyi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir
Putin’in daveti üzerine Rusya Federasyonu’nda gerçekleştirmekte mutabık
kalmışlardır.
16. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı,
Tahran’da gerçekleştirilen Astana Formatında Üçlü Zirveye ev sahipliği
yapmasından ötürü İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim
Reisi’ye samimi teşekkürlerini ifade etmişlerdir.